Serbest piyasada fiyat nasıl belirlenir ?

Melis

Yeni Üye
Serbest Piyasada Fiyat Nasıl Belirlenir? (Sadece Arz ve Talep mi, Yoksa Toplumsal Dinamikler mi?)

Selam sevgili forumdaşlar! 🌿

Bugün hem ekonominin kalbine hem de toplumun nabzına dokunan bir konuyu konuşalım istedim: serbest piyasada fiyat nasıl belirlenir?

Ama bu kez klasik “arz-talep eğrileri” değil; toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi dinamiklerle harmanlanmış bir bakışla bakalım. Çünkü artık fiyat, sadece maliyetle ya da rekabetle değil, insan hikâyeleriyle, görünmeyen emeğin değeriyle de şekilleniyor.

Forumun her kesiminden insanın düşüncesine ihtiyaç var burada: hem veriye tapan analitik akıllar, hem de toplumsal etkiyi hisseden empatik yürekler. 🫶

Hadi bakalım, kim fiyatı “matematik” kim “adalet” üzerinden tanımlayacak?

---

Klasik Tanım: Arz, Talep ve Görünmez El

Ekonomi derslerinin ilk satırında yazan kural belli:

> “Serbest piyasada fiyat, arz ve talebin kesiştiği noktada belirlenir.”

Yani bir ürün çok isteniyor ama az varsa, fiyat yükselir; çok varsa ama kimse almıyorsa düşer.

Bu kadar basit, değil mi?

Ama işte o görünmez el, her zaman adil davranmıyor. Çünkü o elin tuttuğu terazinin kefesinde insan eşitliği değil, güç dengesi var.

Kim üretime erişebiliyor? Kim emeğini satabiliyor? Kim pazarda söz sahibi olabiliyor?

Cevaplar eşit değilse, görünmez el bazen bir tarafı daha fazla yukarı kaldırıyor.

---

Erkeklerin Çözüm Odaklı Bakışı: “Fiyat Dengesi Sistemle Kurulur”

Erkekler genelde bu konuda analitik bir refleksle konuşur.

“Piyasa kendi dengesini bulur,” derler.

> “Yeter ki arz-talep mekanizması serbest işlesin, devlet müdahale etmesin.”

Bu yaklaşımda amaç istikrar ve verimliliktir.

Rakamlar, grafikler, modeller, marjlar… Her şey ölçülür, biçilir.

Çözüm odaklı bir bakış: “Sorunu gör, modeli kur, sonuç üret.”

Ama bazen şu soru havada kalır:

Eğer sistemin temeli adaletsizse, o sistemin dengesi gerçekten adil olabilir mi?

Kadınların emeği düşük ücretle değerlendirilirken, göçmen işçiler kayıt dışı çalıştırılırken ya da engelli bireylerin üretime erişimi kısıtlıyken, o denge gerçekten piyasanın dengesi midir, yoksa eşitsizliğin normalleşmiş hali mi?

---

Kadınların Empatik Yaklaşımı: “Fiyat, Değerin Sesi Olmalı”

Kadınların konuya bakışı genelde duygusal değil, duyarlı olur.

“Tamam, fiyat bir denge sonucu ama bu denge kimin üzerine kurulu?” diye sorarlar.

> “Bir t-shirt’ün fiyatında, onu diken kadının emeği nerede? Ya da bir tarım ürününün fiyatında, köydeki kadının sabahın köründe tarlasına kattığı alın teri nasıl ölçülüyor?”

Kadınların bu yaklaşımı, ekonomiyi sadece verimlilik değil vicdan ekseninde de değerlendirmeye çağırıyor.

Çünkü fiyat etiketi sadece “maliyet” değil, bir hikâyenin özeti.

Düşünün:

Bir kahve zincirinde 60 TL’ye kahve alıyoruz, ama o kahveyi toplayan kadın işçiye günlük 100 TL bile ödenmiyor.

Peki bu durumda fiyat kimin değerini yansıtıyor?

Ürünün mü, markanın mı, yoksa gücün mü?

---

Çeşitlilik ve Fırsat Eşitliği Fiyatın Görünmeyen Katmanıdır

Serbest piyasada fiyat sadece ürünle değil, kimlerin o pazara erişebildiğiyle de belirlenir.

Eğer kadın girişimciler, LGBTİ+ bireyler, engelli üreticiler ya da farklı etnik kimliklerden gelen insanlar pazara eşit erişemiyorsa, piyasanın “serbestliği” sadece bir yanılsamadır.

Düşünsenize, herkesin “eşit rekabet” edemediği bir yerde fiyat nasıl tarafsız olabilir?

Bu, koşu pistinde birinin 100 metre önde başlamasına benziyor.

Fiyat, rekabetten değil, başlangıç çizgisindeki adaletsizlikten doğuyor.

Bu noktada empati devreye giriyor.

Kadınlar ve toplumsal duyarlılığa sahip bireyler, fiyatı bir “değer politikası” olarak görmeye başlıyor:

> “Fiyat sadece para değildir, toplumun kimlere teşekkür ettiğinin sembolüdür.”

---

Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve “Emek Görünmezliği”

Ekonomik literatürde bile adı konmuş bir durum var: “görünmeyen emek.”

Evde yemek pişiren, çocuk bakan, yaşlıya bakan milyonlarca kadın; bu emeklerin ekonomik değeri ölçülmediği için fiyat mekanizmasının dışına itiliyor.

Oysa o işler yapılmasa üretim zinciri bile çökerdi.

Bir erkek ekonomist der ki:

> “Piyasa dışı faaliyetler fiyatlanmaz, çünkü piyasada işlem görmez.”

> Ama kadın ekonomistler ve sosyal bilimciler cevap verir:

> “İşte o yüzden fiyat adil değil. Çünkü herkesin emeği masada yok.”

Bu yüzden fiyat sadece “maliyet + kâr” değildir; aynı zamanda kimin emeğinin görünür kılındığı, kimin emeğinin sayılmadığı meselesidir.

---

Sosyal Adalet Perspektifi: Piyasa Özgürlüğü mü, Eşitlik Sorumluluğu mu?

Serbest piyasa savunucuları “devlet karışmasın” derken, sosyal adalet yanlıları “ama güçsüz korunmazsa serbestlik, güçlünün oyun alanı olur” diyor.

Bu çatışma yeni değil ama artık daha görünür.

Kadın kooperatifleri, adil ticaret sertifikaları, yerel üretici pazarları gibi örnekler; fiyatın yalnızca arz-talep değil, etik bir sorumluluk olarak da şekillenebileceğini gösteriyor.

Bir ürüne “adil fiyat” etiketi koymak sadece pazarlama değil, bir değer beyanı.

Peki sizce forumdaşlar, serbest piyasa gerçekten “serbest” mi?

Yoksa bazıları için daha serbest, bazıları için daha pahalı bir sistem mi bu?

---

Erkek Analitikliği + Kadın Empatisi = Adil Ekonomi Formülü

Erkeklerin çözüm odaklı analitik yaklaşımı bize şunu öğretiyor:

> “Veri olmadan karar alınmaz. Denge matematik ister.”

> Kadınların empatik yaklaşımı ise ekliyor:

> “Ama insan olmadan adalet olmaz. Denge vicdan ister.”

İşte fiyatın gerçeği burada saklı:

Bir ekonominin adaleti, sadece verimlilikte değil, herkesin o fiyatı “hak edilmiş” hissedip hissetmemesinde yatar.

---

Forum Sorusu: Sizce Adil Fiyat Mümkün mü?

Sevgili forumdaşlar,

Sizce serbest piyasada adil fiyat gerçekten mümkün mü?

Kadın girişimcilere, genç üreticilere, farklı kimliklere aynı fırsat tanınmadan “piyasa belirler” demek adil mi?

Yoksa fiyat, bir noktada “vicdanla kalibre edilmesi gereken” bir mekanizma mı olmalı?

Veriye inananlar mı, empatiye güvenenler mi haklı?

Yoksa çözüm ikisinin el ele verdiği yerde mi?

Yorumlarınızı bekliyorum.

Ekonomiyi sadece cebimizde değil, vicdanımızda da tartışalım. 💬